Hanefî Mezhebine Göre Fesâdın Çeşitleri ve Tashîhu’l-Ukûd Örneği Olarak Müfsit Unsurun Giderilmesi
Makalenin konusu, genel olarak Hanefî mezhebine göre fesât teorisi, özelde ise tashîhu’l-‘ukûd teorisi ile ilgilidir. Bilindiği üzere fâsit akit, aslı itibariyle meşru fakat vasfı itibariyle gayri meşru olan akit çeşididir. Hanefî fukahâsının akitlerde sahih-fâsit-batıl olmak üzere üçlü taksime gitm...
Saved in:
Published in: | İslam hukuku araştırmaları dergisi (Online) no. 42; pp. 143 - 166 |
---|---|
Main Author: | |
Format: | Journal Article |
Language: | Arabic |
Published: |
Gençleri Evlendirme ve Mehir Vakfı
01-12-2023
|
Subjects: | |
Online Access: | Get full text |
Tags: |
Add Tag
No Tags, Be the first to tag this record!
|
Summary: | Makalenin konusu, genel olarak Hanefî mezhebine göre fesât teorisi, özelde ise tashîhu’l-‘ukûd teorisi ile ilgilidir. Bilindiği üzere fâsit akit, aslı itibariyle meşru fakat vasfı itibariyle gayri meşru olan akit çeşididir. Hanefî fukahâsının akitlerde sahih-fâsit-batıl olmak üzere üçlü taksime gitmelerinin altında yatan sebep, Şâri’in hitabıyla ilgili usûl anlayışına dayanmaktadır. Diğer üç mezhep Şâri’in yasağını ef’âl-i mükellefînin aslıyla ilişkilendirip yasak konusu olan eylemleri doğrudan batıl kabul ederken; Hanefîler bazı durumlarda ilahî nehyi fiillerin vasfına ilişkin kabul ederek yasak konusu eylemleri fâsit olarak nitelemektedir. Dolayısıyla Hanefîler’e göre fâsit kategorisine giren malî muâmelât işlemlerinin temelden iptal edilmeyip birtakım şartlar çerçevesinde sıhhat bulması söz konusu olabilmektedir. Bu makalede söz konusu fâsit sözleşmelerin sıhhate hamledilmesi bağlamında daha önce çalışılmamış olan fesâdın çeşitleri ile müfsit unsurun giderilmesinin şartları üzerine odaklanılmıştır. Konuyla ilgili birçok çalışma mevcut olup bu araştırmanın önemi, kuvvetli ve zayıf fesâdın çerçevesinin oluşturulması; aslî ve arızî fesâdın ve ilgili ihtilafların tespit edilmesi; fesâdın geçişkenliği meselesini gündeme getirmesi, mevcut fâsit sözleşmenin hangi şartlar çerçevesinde sıhhate çevrildiğinin ortaya konması hususunda kendini göstermektedir. Ayrıca fesâdın sırf dünyevi bir hüküm olduğu ve uhrevi anlamda taraflara bir günah terettüp ettirmediğine dair yanlış bir algının düzeltilmesi bakımından da önem arz etmektedir. Makalemiz teorik bir çalışmadır. Veriler toplanırken mümkün mertebe aslî kaynaklara inilmeye çalışılmıştır. Konular tahlil edilirken fesâtla ilgili yapılmış çağdaş çalışmaların hemen hepsi incelenmiştir. Nitekim makalenin çerçevesi oluşturulurken mümkün olduğu kadar güncel çalışmaların değinilmediği noktalar üzerinde durulmaya çalışılmıştır. Çalışma esnasında deskriptif ve analitik bir üslup kullanımına özen gösterilmiştir. Fâsit sözleşmenin sıhhate dönüştürülmesinde sulbü’l-akit (sözleşmenin özü) kavramı oldukça önem arz etmektedir. Zira fesâdın sözleşmenin özünde bulunduğu durumlarda tashihten söz edilememektedir. Hanefî fukahâsının sözleşmenin özüyle akdin rükünlerini kastetmediklerine dikkat edilmelidir. Çünkü Hanefî mezhebine göre sözleşmenin rüknü yalnızca icap ve kabuldür. Hâlbuki sulbü’l-akitle kastedilen akdin yine kurucu unsurlarından olan bedellerdir. Bedeller (bedeleyn) ise sözleşmenin türüne göre değişiklik arz etmektedir. Söz gelimi satım akdinde mebi ile semen bedeleyn iken; sarf akdinde semen ile semendir. Dolayısıyla bedellerin cinsi, çeşidi ve miktarına dair fesât kuvvetli fesât olarak nitelendirilmektedir. Ödeme zamanı, teslim yeri, tarafların ileri sürdükleri (ca’lî) şartlarla ilgili fesât ise zayıf fesât olarak kabul edilmektedir. Kuvvetli fesâdın onarılması söz konusu değilken, zayıf fesâdın düşürülmesi imkân dahilindedir. Ancak meclis sona ermeden kuvvetli fesâdın giderilmesi pratikte mümkün olsa da teorik olarak bizim konumuzla ilgili değildir. Çünkü kuvvetli fesâdın düzeltilmesi, sözleşmenin yeniden kurgulanması anlamına gelmektedir. O durumda akit iktizâen baştan beri sahih olarak kurulmuş olur. Akdi ifsat eden unsurlarla ilgili bir diğer taksime göre sözleşmenin kuruluş ânından itibaren (ibtidâen) mevcut olan fesâda aslî veya mukârin fesât denilirken; sözleşme sözlü olarak kurulduktan sonra ya meclis devam ederken veya sözleşmenin gereklerini îfâ aşamasında meydana gelen bir eksiklik/fesât ise arızî veya târi fesât olarak isimlendirilmektedir. Aslî ve arızî fesât hususunda Debûsî’nin aktardığına göre mezhebin kurucu imamları arasında görüş farklılığı söz konusudur. Ebû Hanîfe’ye göre aslî fesât durumunda sözleşme sıhhate hamledilemez; ancak arızî olması durumunda sıhhate dönüştürülmesi söz konusudur. Buna karşılık İmâmeyn’in yaklaşımına göre fesat, sözleşmenin özünde olmadıktan sonra, aslî veya târi olması tashih sürecini olumlu veya olumsuz etkilememektedir. Son olarak fesâtla ilgili durumları göz önünde bulundurmakla birlikte fâsit sözleşmenin sıhhate hamli için birtakım şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir: Taraflar aynı akdi onarmaya rızası olmalı; fesât sözleşmenin özünde olmamalı ve tamamına sirayet etmemeli; tashih, fesât kalıcı hâle gelmeden gerçekleştirilmeli; aynı ma’kûd ‘aleyh mevcudiyetini korumalı ve değişikliğe uğramamalı; üçüncü bir şahsın hakkına girme durumu söz konusu olmamalıdır. |
---|---|
ISSN: | 1304-1045 2791-9730 |
DOI: | 10.59777/ihad.1348708 |