İslâm Hukuku Bağlamında Hükümlerin İlletlerinin Belirlenmesinde Makâsıd ve Maslahatın Gözetilmesi Açısından Aklın Rolü

İslâm hukuku/fıkıh, kişinin amel/eylem cinsinden lehine ve aleyhine olan şeylerin İslâm hukukçuları tarafından tafsîlî/cüz’î delillerden çıkartılıp ortaya konulmasıdır. Makalemizin amacı bu eylem gerçekleştirilirken hükümlerin illetlerinin belirlenmesinde makâsıd ve maslahatın irdelenmesidir. Hikmet...

Full description

Saved in:
Bibliographic Details
Published in:İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi no. 43; pp. 117 - 146
Main Author: Taha Yılmaz
Format: Journal Article
Language:Arabic
English
Published: Gençleri Evlendirme ve Mehir Vakfı 30-06-2024
Online Access:Get full text
Tags: Add Tag
No Tags, Be the first to tag this record!
Description
Summary:İslâm hukuku/fıkıh, kişinin amel/eylem cinsinden lehine ve aleyhine olan şeylerin İslâm hukukçuları tarafından tafsîlî/cüz’î delillerden çıkartılıp ortaya konulmasıdır. Makalemizin amacı bu eylem gerçekleştirilirken hükümlerin illetlerinin belirlenmesinde makâsıd ve maslahatın irdelenmesidir. Hikmet sahibi Şâri‘ Teâlâ, mükellefi teklif ile sorumlu kılarken öncelikli olarak akıl melekesine haiz olmasını esas almıştır. Bu çerçevede dinî hükümleri akli bir zemine oturtmak için Müslümanlar da birtakım ilimler ortaya koymuşlardır. Sözün doğru nakli için hadis usûlü ilmi, kelâmın doğru anlaşılması ve isabetli hüküm verilmesi için de fıkıh usûlü ilmi teşekkül etmiştir. Fıkıh ve usûlü’l-fıkh diye isimlendirilen ilimlerin kaynaklarını/asıllarını, delillerini ve bu ilimlere ulaşmanın yollarını ve kurallarını da bu ilimler çerçevesinde belirlemişlerdir. Hüküm ve illetlerde Şâri‘ açısından makâsıd esas olurken mükellef için maslahat gözetilmiştir. Bu bağlamda namaz ibadetinde Şâri’ için “kulluk edilmesi” esas olmakla birlikte mükellef için, ruhun ve kalbin tatmini ve huzuru, zamanın disipline edilmesi ve hesap verebilme maslahatı gözetilmiştir. Oruç sağlıklı olana, zekât nisâba malik olana, hac ise hem malı olan hem de sağlıklı olan kişiye farz kılınmıştır. Bu örneklerde görüldüğü gibi maksad ve maslahat birlikte gözetilmiştir. Akıl da bu konuları belirlemede, temyiz etmede, onları düşünme ve anlamada faal rol oynamaktadır. Nitekim her ne kadar fakihler tarafından illetlerin belirlenmesinde sadece hikmet perspektifi esas alınmamışsa da yine de konulan her şer’î hükmün illetinde aklî bir zemin aranmıştır. İllet sözlük anlamıyla bulunduğu yerde değişikliğe yol açan durum anlamına gelmektedir. Kavramsal çerçevede ise hükmün konulmasını münasip gösteren durum, hükümden amaçlanan sonuç, menfaat, açık veya istikrarlı vasıf anlamına gelmektedir. Ramazan ayında yolculuk eden kişiye oruç tutmama ruhsatı verilmiştir. Burada gözetilen maslahat yolculuk eden kişiden sıkıntı ve meşakkati gidermektir. İllet olarak da yolculuk esas alınmıştır. İllet için koşulan şartlar ise açık, istikrarlı, münasip olması ve kâsır yani asla özel bir vasıf olmamasıdır. Bu bağlamda şarabın haramlığında sarhoş edicilik, namazların kısaltılmasında ise yolculuk esas alınmıştır. Ayrıca illet belirlenirken ilk olarak kitap ve sünnet esas alınmıştır. İkinci derecede ise bir çağda, bir vasfın bir şer῾i hükmün illeti olduğu hususunda müctehidler arasında fikir birliği oluşmuş ise bu vasıf icma ile o hükmün illeti kabul edilmiştir. İllet bu bakımdan dinî hükümlerin kavranmasında önemli olmaktadır. Çünkü mükellef hükmün illetini kavradığında Şarî‘ Teâla tarafından kendisine emredilen şeyi yapmakta daha istekli olabilmektedir. Nitekim insanda akıl, ruh, kalb, nefis vb. farklı güçler bulunmaktadır. Bu güçlerin her birinin kendine özgü anlatım ve ihtiyaçları vardır. İnsanda bulunan akıl da varlığın hakikatini idrak eden, maddi olmayan fakat maddeye etki eden basit bir cevher, maddeden şekilleri soyutlayarak kavram haline getiren ve kavramlar arasında ilişki kurarak önermelerde bulunan, kıyas yapabilen bir güç şeklinde tarif edilmiştir. Dolayısıyla akıl, hükümlerin illetleri belirlenirken maksad, maslahat ve adalet perspektifini daima önemsemektedir. İnsan aklının delilleri kavramasına, hükümleri anlamlandırmasına en açık örnek fıkıhtaki kıyas delilini kullanmasıdır. Bununla birlikte fıkıhtaki kıyas mantıktaki klasik anoloji/temsil kavramından ayrılmaktadır. Anolojide sadece benzerlik esas alınırken fıkıhtaki kıyasta mahiyet ve benzerlik birlikte esas alınmaktadır. Sadece iki benzer mesele ele alınarak aynı hükme varılmamaktadır. İllet ile hüküm arasında uygunluk aranmaktadır. Yine illet belirlemede sebr ve taksim yöntemi büyük önem arz etmektedir. Tahrîcü’l-menât (illet olabilecek vasıfları tespit/ortaya çıkarma), tenkîhu’l-menât (illeti ayıklama) ve tahkîku’l-menât (asılda illet olarak tespit edilen vasfın, fer‘de de aynı şekilde bulunduğunu tahkik etme) illetin hükümlerde işlevsel hale gelmesinde büyük rol oynamaktadır. Bazı İslâm alimleri hükümleri, maksad ve maslahat açısından ele alarak adeta konuluş açısından hikmetlerin sağlamasını yapmışlardır. Zarûriyyât, hâciyyât ve tahsîniyyât sacayağında hükümlerin hikmet ve maslahat hususlarını açıklamışlardır. Bu çalışmada mükellefin fiillerinin şer’î hükümlerini, Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet’teki tafsîlî delillerden çıkarırken İslâm hukukçularının esas aldıkları aklın rolü ile makâsıd ve maslahat hususu nitel yöntemin metin ve tarihi doküman analizi usûlüyle klasik ve modern ilmî kaynaklar çerçevesinde ortaya konulmuştur.
ISSN:1304-1045
DOI:10.59777/ihad.1461745